***___eLifSude___***
  BiTMeYeN HiKaYeM
 

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak...
 



[Bitmeyen Hikayem] 
 

Düşlerimde yitti inzivada puslu korkularda,

Acın hep tüketti gün ve gün zamanla.

Ağladım sonunda siyahın esareti odamda,

Damla damla cismime vuran gözyaşlarımla... 

        ...Günlerdir  kaybolanların peşinde, terkedenlerin  sızınsında arşınlamıştı sokakları.

     Umutlar da çaresizce  geçilen  sokaklarda  kayboluyordu. Yaşlı gözlerde tükenendi yaşlar. 

     Evden ayrılalı uzun zaman  olmuştu. Yokluğuna  alışamayaların, telaşlı arayışlar arasında

     kıvranan nefesleri sanki  hemen arkasındaydı. Karanlıkların  ardından onu takip ediyordu.

     Yüzünü çevirip  baktı; kafasını omuzlarına, izleniyor hissiyle  saklarken kaçtı onlardan.

     Günlerdir küçük bir  tebessüm dahi  göremişti, gördüklerinde boğulan gözleri. Ve soluksuz

     yürüyordu. Saçakların altına  damla damla  sızarken yağmur, soğuğa  yenik düşmüş, cebinde    

     sıcak  kuytulara sığınmayı, bir sigaraya sarılmayı  bekleyen elleri ile üşüyordu. Alışıl-

     mışların  ardından gelen ayrılıklar  kemiriyordu düşüncelerini, kalbini... Ve bir daha ne

     alışmak istiyordu onlara ne de  hatırlamak  istiyordu  olanları. Bir an durakladı. Yağmur

     kuru, kaskatı kesilmiş bedenine her dokunduğunda doğdu korkular. Ürken  vücudunu ayakları

     taşıyamaz  olmuştu. Kahverengi, soluk  benizli, onun  kadar  yaralanmış paltosunu çıkarıp

     attı üzerinden. Onu her yağmurda sırtlanmakta  bir alışılmışlıktı. Sordu, yol boyunca hep

     kaybeden  düşüncelerini, benliğini sorguladı. Sorgu  odalarında  kara aynalara savrulandı

     sorular ve aynalara çarpıp  yüzüne vurdukça aldanışların yalanlığını anladı. Ve ağladıkça

     yağmur yağdı, hiç susmadı. Damlaların saldırılarına  ayakkabıları da dayanamadı. Ne varsa

     soyup attı  ayaklarından. Yalın ayak yürüyor, durup durup  ardına  dönüyor, umutsuzluğuna

     teslim gözlerle  etrafına bakıyordu. Etrafında griye bürünmüş  binaların çirkinliği vardı.

     Yığın olmuş betonların  arasından koşarak  kurtulmaya çalıştı; ve koşarak  kaçabileceğine

     inanadığı korkuları, gece gibi saran, sonbahar gibi yakan  manevi sancılarını ardına alıp                                                         

     sokağın sonundaki sokak lambasının, ışık denizinden kaldırımlara çarpan dalgalarına doğru

     koştu... Ama kaybolmayan seraptı sanki ulaşabilmek ne mümkün. Nefesi tükenene kadar koştu.

     Durmak ölümdü sanki,aşka dokunmak zulüm; sevmek yalandı,konuşmak mı? Kelimeler çözülmeyen

     bir kördüğüm.                

                                                        

           Dermansız ayakları " derman " diye ağlaya dursun, eski bir durağın önünde, öylesine

     kalakaldı bedeni. Suskunluk harplarında,  yalnızlıklarla bertaraf olmuş bu cismi bir adım

     daha ileri götürebilmek için  mecali dahi yoktu. Bir  sınama mıydı bu Yaradan'dan ? Yoksa

     Sırat mıydı  geçemediği ve  yürüdükçe bitmeyen bu yol, bilemedi. Sona gidiyordu, istediği

     de buydu. Cehennem ateşleri yok ederken  kaybolanları isteyen, kayıpları arayan dualarını 

     Allah(C.C) yağmuru hissettirdi ölü hislerine.Düşlerinı kar yangınları gibi soğukla yakan,

     alevlere boğan ateş  susuverdi o an. Dizleri üzerine çöküp  avuçlarını ğöğe kaldırdığında

     Tanrı ona  rahmetini verdi. Öylece saatlerce bekledi. Ama hala  bedenindeydi. Acıyı çeken

     ruhu değil  kendisiydi  her dakikada. Zaman yoktu ortalarda, ne yağmurlu  bir günün soğuk

     akşamındaydı, ne de yüreğine  sinen siyah gecenin koynunda. Yalnızlığa mahkum bir bedenin

     tam ortasında umutsuzluk oruçlarında umutsuzluklarını beklemekteydi.

                           

           Yağmur  ruhunun söküklerinden  içeri sızdıkça kaybediyordu kendini.  Sonunda durağa

     sığınmaya karar verdi. Bomboş  bir  duraktı  burası. Ne bir  yerlere gitmeyi bekleyen bir

     yolcu  vardı, ne de bir yerlere giden bir otobüs geçti  önünden. Sağ  tarafında kırık cam

     şişeleri, onun gibi oraya  sığınmış kuru  yapraklar, sigara izmaritleri vardı. Bir köşeye

     kıvrıldı ve onlara  hikayeler  anlatmaya başladı. Öksürüklerle  kesilen  nefesi bile uzun

     uzun sendeleyip göğsüne saplanıyordu. Ceketinin  yakalarını kapatıyor kollarını sıkı sıkı

     birbirine  bağlıyordu, yorgundu. Rüzgar adam akıllı esiyordu. Gözleri kapandı bir an için

     " Kurtuluyorum artık. " dedi ama uyuya kalmıştı. Korkular çalındı ruyalarına, Ruyalarımda

     bulurum  düşüncesiyle çaldığı kapıyı açan korkularıydı yine, kabuslarıydı. Kabuslara açtı

     gözlerini. 

           Küçük bir  kızın aksini görüp görüp  kaybederek başlayan  ruyasında sonunda onu tam

     haliyle görmüştü. Küçük kız avuçlarına beyaz bir tohum bıraktı: "Bunu çöle ekersen yeşili

     ile görünür sana,  bunu cehennemde avuçlarında tutsan tatlı  soğuğuyla korur seni ve bunu

     kalbine  neshter gibi al, sapla ruhun olup  Ulu'nun nefesiyle sarar seni." diyen seslerle

     uzaklaştı görünenden... 

           Bu seslerle  açtı gözlerini. Yağmur dineli çok olmamıştı. Sanki o ruya ile birlikte

     tüm  yağmurlar kalbine  ulaşmak içi yola çıkmış, buralardan  ayrılmıştı. Sımsıkı avucunun                                          

     farkına  vardığında  bir  tebessüm açtı  dudaklarında. Şaşkınlıkla   gözleri  ışıldamaya,              

     nefesini hissedemediği  anların ardından, gögsüne derin derin  nefes vurdurmaya, yağmurun

     kokusuyla uyanmaya, koklamaya başlamıştı. Dünya bir anda dönmeye başlamıştı sanki kaldığı

     yerden. Ve kayıp olan her duygu bir diğerini getirdi ardından. Küçük  bir ayrılık sonrası

     pişman olup  geri gelmişlerdi. Rüzgar esti, ona sarıldı.  Gözleri  ağladı ona da sarıldı.

     Yıllardır suskun, dünyaya küsmüş, Yaradan'a kavuşmayı bekleyen bir yanardağın bedeni gibi

     O'nun 'Ol!' demesiyle olan  herşey nuru ile  dokundu  bedenine ve sevgi  patlamaları  ile

     fışkırdı  umutlar  etrafa. Bedenini  toparlayıp doğruldu. Küçük  bir kızın cisminde gelen

     meleğin söylediklerini bir türlü aklından çıkaramıyordu. Birden Neredeyim,ne oluyor bana?

     diye bağıran kelimeler çıktı karşısına.Sustu cevap veremedi.Avucu hala sıkı sıkı sarılmış

     açılmayı bekliyordu. Avucunu heyecanla açtı; ama biraz önce ruyada gördüğü gibi beyaz bir

     tohum  yoktu  içerisinde. Aksine koyu renkli, kenarları  yırtılmış kuru bir yaprak vardı.

     Tekrar başladığı yere geri döndüğüne dair kaygılar karamsar sorular yağmaya başladı üstü-

     ne. Karamsarlık usul usul yanaştı yanına ve bedenine yöneldi. Rüzgar olanları seyrederken

     dayanamadı. Sert güçlü bir esiş ile karamsarlığı alıp götürürken, yaprak elinden caddenin

     kaldırım yanındaki beyaz yer yer kesilen yol  çizgisinin üzerine düştü ve rüzgarın peşine

     doğru  koşmaya başladı. O da yaprağın  ardından yola koyuldu.  Beyaz çizgiyi takip etmeye

     başladı. Bu yol bitmez bir yol olmuştu sanki. Daha önce  etrafında gördüğü gerçek olmayan

     görüntüler  kendilerini ait  oldukları  dünyaya bırakıyorlardı.  Ölüme uzanan bu uçurumun

     kıyısında o da kendini ait olduğu yere bırakıyordu... 
 

            Bir bir kaçışıyordu dünler hayatımdan. Sigaram senin tadını vermiyordu artık.

     Ve yüksekliğini tahmin edemeyeceğin bir uçurumun kıyısında ellerinden bırakılırken kalbim

                hikayedeki kayıp kahramanımın hayata dair son çığlıklarını duyuyorum : 

             

Gerçek gibi yalanların terkindeyim, ben sensizim.

Ağlamaklı gözlerle felaketim oldu sözlerin.

Hep söyledim: " Ben sevdim sense beni sevmedin."

Kalbim yoruldu, yoruldu artık sensizliklerim. 
 
 

           Ellerim buruşmuş, titreme  nöbetlerinin bir yenisi de az önce başlamıştı vücudumda.

     Yıkık hatıralarımın suskunluk kokan parçaları geçiyordu caddenin hemen karşısındaki ıslak

     kaldırımlardan. Utangaçlığım , utangaçlığın , gerçekliğim seninse yalanlığın dolu anlarda

     ellerini tutmaya çalıştığımı görüyorum. Birden kaybediyorum seni, sahteliğini zahirliğini

     bile göremiyorum. Sana son kez sarıldığım  penceremin tam karşısındaki o lambanın altında

     kapanıyor gözlerim ölüyor seni seven düşlerim. Soluksuz gecelerimden biri daha sabahıyla,

     senin bıraktığın  yaraların sancılarıyla hediye ediliyor; varlığını henüz  hissedemediğim

     hayatıma.  Ve gün bir  ertesinin  gördüğüm kabuslarımda  saklı olduğu, sensizliğime saklı

     yarınlarıma senli  yalnızlıklarımı ekliyor. Kabuslarımı getiriyor..

          

      Bitmek bilmeyen ve her seferinde farklı kelimelerle aynı hücrenin yalnızlığını,sensizlik

     havasını anlatan bu hikayeme de son noktayı koyamıyorum. İstesemde bitmiyor ,iyileşmesini 

     beklesemde iyileşmiyor; susmuyor,yorulmuyor ama seni de sevmiyor bu kelimeler. Her satırı

     damla damla yaş olurken  gözlerimde, senin için ağlayandı ve senindi; sanaydı, benim gibi

     kanayan, yanandı,yorulandı. Senin gibi yalandı, dünyaları isterken dünyasından olandı,hep

     solandı. Ne istediğini bilmeyen, sevmeyen ve biliyor musun hiç bitmeyendi her noktada

     yeniden başlayandı bu hikayem

 

 

 

 

 

 

 
  SiTeMiZ KuRuLDuĞu GüNDeN Bu ZaMaNa KaDar 30659 ziyaretçi BuRaDaYDı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol