***___eLifSude___***
  PyGMaLioN'UN AşKı
 


PYGMALİON'UN AŞKI

Kıbrıs'ta Pygmalion adında bir heykeltraş yaşardı. Kadınlardan nefret ederdi. Hiçte evlenmemişti. Var gücüyle sanatına vermişti kendini.
Günün birinde fildişinden bir kadın gövdesi yonttu.Öyle olağan üstü bir güzellik vermiştiki eserine, bir ölümlüden doğma hiç bir kadında yokyu böylesi bir güzellik. Gerçek bir genç kız nasıl görünürse göze oda öyle görünmekteydi. Gören canlı sanıyordu onu, neredeyse ayaklanıp yürüyecekti hani.
Kendi yaptığı bu cansız gövdeye aşık olmuştu Peygmalion. Onun karşısına geçtikçe yüreğinden alevler fışkırıyordu sanki. Bu yapma bedene hayran hayran bakıyordu. Kimi zaman" bu acaba etten mi yoksa fildişinden yapılma mı" diye kuşkuya düştüğü de oluyordu. Aslında onun fildişinden cansız bir heykel olduğunu kendisine bile itiraf etmekten kaçınıyordu. Öpüyor, kokluyordu eseriyle onun da karşılık vereceğini hayal ederek. Konuşuyordu eseriyle, kollarının arasına alıp alıp sıkıyordu. Eti, parmaklarının dokunuşuyla sanki esniyormuş gibi geliyordu. Pygmalion'a. O zaman korkuyordu parmaklarının izi gövdesinde morluklar bırakacak diye. Kimi zaman okşuyordu onu, kimi zaman da boynuna binbir renkli çiçeklerinden, deniz kabuklarından yapılma gerdanlıklar takıyordu. Kulağına inci küpeler, parmaklarına değerli taşlardan yüzükler geçiriyordu eserine. Çıplak da giyimlide herşey yakışıyordu ona.
Aphrodite bayramları kutlanıyordu. Bütün kıbrıs akın etmişti tanrıçanın tapınağına. Boynuzları süslü ak boyunlu inekler tanrıçaya kurban ediliyor, buhurlar yakılıyordu. Pygmalion da tapınağa gelenler arasındaydı. Tanrıçanın sunağı önünde yalvarmaktaydı titrek sesle.
"Ey tanrılar ve tanrıçalar!" diyordu. " Her şeyi bağışlamaya gerçekten gücünüz yetiyorsa, benim dileğimi de getirin yerine! Şu fildişinden yapılma kıza benzeyen bir eşim olsun benim!"
"Şu fildişi kız benim eşim olsun!" diyecekti aslında ama cesaret edememişti o kadarına.
Aphorotite'nin kendiside gelmişti tapınağa bayramında hazır bulunmak için. Pygmalion'u severdi tanrıça. Çünkü o gerekli saygıyı esirgememişti kendisinden. Bu dindar kişiyi ödüllendirmek istedi. Bir şimşek çaktı havada, bir ışık parladı. Tanrıça kabul edmişti Pygmalion'un dualarını.
Pygmalion eve dönüşte fil dişi heykeli sardı kollarıyla ve bir öpücük kondurdu yüzüne. Dudakları fildişinin soğukluğuna değil de ılık bir ete değmiş gibi geldi Pygmalion'a. Elleriyle göğsünü yokladı, fildişi yumuşamıştı sanki. Parmağını dokundurunca damarların attığını duydu. Bir daha sarılıp öptü kızı. Kuşkusu kalmamıştı artık . Heykel canlanmıştı. Yaratıcısının dudaklarını teninde duymuş kızarmıştı genç kız. Evet fildişinden cansız bir heykel değil, etiyle, canıyla bir genç kızdı o artık.
Pygmalion sevgisiyle ruh vermişti cansız heykele. Sevginin gücüydü bu mucizeyi yaratan.

 
  SiTeMiZ KuRuLDuĞu GüNDeN Bu ZaMaNa KaDar 30656 ziyaretçi BuRaDaYDı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol